My Life in Burns »
Transplantation in Turkey »

Kamuoyu Açıklamaları »








ZORUNLU BASIN AÇIKLAMASI


Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak Milletvekilliği Genel Seçimlerinde CHP tarafından Zonguldak ilinden aday olarak gösterilmesinin ardından, yazılı ve görsel bazı medya kuruluşları tarafından yapılan asılsız karalama kampanyaları karşısında, kamuoyuna bu zorunlu basın açıklaması yapılmıştır.

Öncelikle, bu tür asılsız iftiraları yönelten kişilere, değerli bilim adamı müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın biyografisini okuyarak, bugüne kadar ülkemize ve tüm insanlığa vermiş olduğu üstün hizmetleri öğrenmelerini tavsiye ederiz.

Şu hususu önemle belirtmek isteriz ki, 2 yıldan bu yana “suçunun ne olduğunu” bilmeden “siyasi baskı” altında hürriyetinden kasten mahrum edilen müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile ilgili kamuoyunda uzun süredir yaratılan spekülasyonlar “siyasi İktidarın” işlenen suçları örtbas etmek ve suçluları koruyarak, müvekkilimizin hürriyetinin yanı sıra; yaşamına da kast edilmesine açıkça destek vermek amacıyla gerçekleştirilen ÇİRKİN BİR KOMPLODAN ibarettir.

Nitekim, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile ilgili olarak hukuksal hiçbir gerekçe göstermeksizin tutukluluk halinin devamına karar veren 9 Hâkim “Kanunun açık hükmüne aykırı davrandıkları” gerekçesiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından tazminata “Mahkum” edilmiş ve bu kararlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.2010 tarihli kararları ile “ONANMIŞTIR”. Yüksek Yargıtay’ın, müvekkilimiz ile ilgili vermiş olduğu bu kararlar, ülkemizde “ADALETİN, GECİKEREK DE OLSA MUTLAKA TECELLİ” ettiğini tüm kamuoyuna ispatlamıştır.

Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun “ONAMA KARARLARI’NIN” ardından, maalesef “SİYASİ BASKI” ile müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hürriyetinin yanı sıra, yaşam hakkına da kast edilerek, tedavisini yürüten hekimler ve Adli Tıp Kurumu üzerinde baskı oluşturulmuş ve geçmişte “gerçeğe aykırı rapor” düzenlemekten dolayı Türk Tabipler Birliği tarafından defalarca “meslekten men cezası” almış ve ülkemizin bu nedenle birçok kez tazminata mahkûm edilmesine sebebiyet veren bazı hekimlerin iştiraki neticesinde, 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen skandal niteliğindeki bir rapora istinaden, Silivri Cezaevi’ne konulmuştur. Nitekim, müvekkilimizin 11.03.2011 tarihinde monitörden sökülerek, üzerinde elektrotlar bağlı bir biçimde Silivri Cezaevi’ne nakledilmesi işlemini gerçekleştiren Mehmet Akif Ersoy Araştırma ve Eğitim Hastanesi Başhekimi İhsan Bakır’ın eşinin, derhal iktidar partisi tarafından milletvekili adayı yapılması da bu gerçeğin ikrarı niteliğindedir.

“HÂKİMLER” ve “HEKİMLER”, bir ülkedeki demokrasi, insan hakları, özgürlük ve hukukun temel yapı taşlarını oluştururlar. Ancak, üzülerek, söylemek gerekirse, ülkemizde ”SİYASİ BASKI” altında hareket eden bazı “HÂKİMLER” ve “HEKİMLER” vasıtasıyla müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’a karşı suç işlenmeYE DEVAM EDİLMEKTEDİR.

Bu durum, müvekkilimizin savunmasında da belirttiği üzere, ülkemizin her geçen gün “İFTİRA REJİMİNE” doğru adım adım sürüklendiğini tüm açıklığı ile kamuoyunun gözleri önüne sermektedir.

Nitekim, 2002 yılından bu yana devam eden davalar nedeniyle müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile arasında ciddi husumet bulunan Recai Birgün isimli şahsın, siyasi platformda yer edinebilmek amacıyla ortaya attığı asılsız iddialara dayalı olarak, eski başbakanlardan merhum Sn. Bülent Ecevit’in vefatı ile Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki tedavi süreci arasında sun’i bağlantı kurulmaya çalışılması da, maalesef ülkemizde “iftira rejiminin” hüküm sürdüğünün somut bir göstergesidir. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın ihtisas alanı dışında kalması nedeniyle hiçbir şekilde yer almadığı bu tedavi süreci ile ilgili ileri sürülen iddialar, sağlığında bizzat Sn. Bülent Ecevit ile eşi Rahşan Ecevit tarafından yazılı ve sözlü olarak defalarca yalanlanmıştır.

Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı, Cumhurbaşkanlığı’na aday göstermiş olan Sn. Bülent Ecevit’in, Başkent Üniversitesi’ndeki tedavi sürecinin ardından 7 ay daha Başbakanlık yapmış, 4,5 yıl daha yaşamış olması ve bu süre zarfında, aynı Üniversiteye bağlı Kanal B Televizyonunu defalarca evinde kabul ederek, röportaj yapması da, bu iddiaların ne derece mesnetsiz olduğunun açık kanıtıdır.

Sorgusunda kendisine gerek İddia Makamı, gerekse İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hâkimler tarafından 185 soru yöneltilmesine rağmen, terör örgütü kurmak ya da yönetmek iddiası ile tek bir soru dahi sorulamayan, evinde, işyerlerinde yapılan aramalar sırasında tek bir suç delili dahi bulunmayan dünyaca tanınmış, saygın bir bilim insanı olan müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın “suçunun ne olduğunu” bilmeden “yaşam hakkına” açıkça kast edilerek, siyasi baskı altında 2 yıldır hürriyetinden mahrum edilmiş olması, üzülerek söylemek gerekirse, ülkemizde Yargının, AY’nın 138. maddesine aykırı olarak “ yürütmeye bağlı kılınmaya çalışıldığını ortaya koymaktadır.

Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal, her zaman olduğu gibi “HUKUKSUZLUĞA” karşı yine “HUKUK” ile yasal zemindeki mücadelesini sürdürmeye devam ederek, kanunları ve hukuku hiçe sayarak, hakkında asılsız karalama kampanyası yürüten tüm sorumlular hakkında sonuna kadar yasal haklarını kullanmaya devam edecektir.

Durumu saygılarımızla bilgilerinize sunarız.15.04.2011

Prof.Dr.Mehmet Haberal Vekilleri
Av. Serdar Özersin - Av. Dilek Helvacı - Av. Yasemin Antakyalıoğlu - Av. Murat Kaan Oral

01.05.2009 tarihinden itibaren ziyaretçi sayısı : 12131848